22 Temmuz 2017 Cumartesi

Değerlendirme

       En son yazımı 4 yıl önce yazmışım. Bu 4 yılda hayat bir şekilde aktı ve yolunu buldu. Öğrencilik bitti, roaccutane bitti, sivilceler ara ara yüzümü yoklasa da onlar da bitti. Bunların yanında ömrümün 4 yılı da bitti. Dünyadaki mevcudiyetimin yaklaşık olarak  4,5 ta biri geçip gitti. İyi mi kötü mü bilmiyorum ama bir şekilde geçti işte.
     Artık öğrencilikte kalan sınav kabusları yok. Sivilcem var deyip dersi ekmeler de yok. İş dünyasına girdim ve burada esnekliğe yer yok imiş. Hep çalışmak, daha fazla çalışmak, en fazla çalışmak durumundasın. Çünkü yapacak başka bir şey kalmadı ki. Buradan ötesi evlilik ve çocuk. Ondan ötesinde de tek bir şey kalıyor: ölüm. Ona daha uzağım sanki. Gerçi ölüm ne zaman yakın olur ki bize. O hep uzaktadır. Aklımızın bir köşesinde daima yer alsa da hep ötelenmiş bir hayal gibi, yapılacaklar listesinin en sonunda yer almaktadır. Ne zaman gerçekleştirileceği belli olmayan bir hayal....
       İş dünyasına girdin işte Poena. Hakim olamadım. Bu beden, insanlar üzerinde karar vermeye müsait bir beyne ve ruha sahip değil. O yüzden pembeli, sarılı dosyaların olduğu bir yerdeyim. Bazıları günlü, bazıları acele, bazıları ise cevap bile verilmeyen cinsten. 
     Asıl soruya gelelim mi artık. Mutlu musun Poena? Geçen 4 yılından da, hayatından da, bedeninden de, ruhundan da mutlu musun?
      Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Şu dakika ölsem ve bana bu soruyu sorsalar verecek cevabım bu olurdu: bilmiyorum. Mutluluk anda mı, bütünde mi, yoksa sadece bir yanılsama mı onu da bilmiyorum. 
          Yaşamın yalnızca cumartesi ve pazara sıkıştırılmış olduğu bir hayatta mutluluk mümkün mü gerçekten? Onu da bilmiyorum. Şimdilik bu kadar cehalet ve iç dökme yeter sanırım. İlerleyen zamanlarda mutluluğu tatman dileğiyle Poena....