12 Aralık 2012 Çarşamba

Deforme olmuş zihinler...



       70 i yaptık bari 80. gün yazısını da yapayım. Şimdi geçen hafta yalnızca 3 tane sivilce çıktı. Bir tanesi her zamanki gibi çene bölgemdeydi. Okula gittiğim halde aramızda bir bağ oluştu. Kıyamadım, sıkamadım. Ve gene her zamanki gibi kendi gitti izi kaldı elimde.
       Bir tanesi yanağımdaydı. Yıkarken biraz haşin davranmış olmalıyım ki patladı gitti. Vallahi istemeden oldu. Özür dilerim sivilce. Diğeri zaten küçük bir şeydi. Kurudu gitti o.
      Doktor sivilce çıkışını engellemek için (nihayet akıl etti) dozu günde 40 mg a çıkarmıştı. Bende test etmek için biraz tatlı yiyeyim dedim. Dün 4 tane halley, 1 tane dankek; bugün 2 tane dankek yedim (ve gün daha bitmedi :) ). Tüm bu çabalarım sonucunda tıp aleminin yanıldığını kanıtladım. Şu an 2 tane sivilce var. Boynuma yakın yerdeler. Şimdilik patlatmayı düşünmüyorum ama ilerleyen saatlerde ne olur bilemem.
      Sivilce çıkmasını seviyorum ya. Her gün onları sayıp, büyüklüklerini ölçüyorsun, gerektiğinde sıkıyorsun falan. Gerçi lekelerde sayılabilir ama onlara müdahale imkanı yok. Deri altına nüfuz eden bir elim yok maalesef. Onlar kırmızı kırmızı durmaktalar. Sinir bozuculuk seviyeleri ilaca başladıktan sonra daha da arttı tabi.
     Sıkıntıdan tatlıya başvurduğum anlar dışında saçımla ilgilendim. Bepanthene-bemiks-evigen üçlüsünü denemeye karar verdim. Bemiksin kötü koktuğunu okumuştum ama bu kadarı çok fazla. Kaba yalnızca 2 damla döktüm (zaten toplasan 10 damla etmez şişe) ve tüm mutfağı bir koku kapladı. O sırada annem içeri girip ne yaptın sen, ne bu koku diye başladı. Şişeyi hemen çöpe attım, kalan 4 tüpü de atacağım. O şeyi saçıma sürüp nasıl yatabilirim ki ben. Bepanthene ve evigen karışımını saç diplerime yedirdim. Tabi yettiği kadarıyla. 4 ml ile tüm saçımı kaplamam beklenemez herhalde. Ya bunu dedim de hani yüze sürülen ilaçlarda mercimek tanesi kadar bir ölçü birimi vardır ya beni delirtir o. Ulan mercimek tanesi kadar şeyi ben nasıl yüzümün tamamına süreyim. İsotreksin e de öyle dediler, değil mercimek nohut, neredeyse bir misket boyutunda aldım sürdüm bir yanağıma. Gene de bir halt olmadı. Manda derisi gibi bir cilde sahibim galiba. Gerçi ilaç yüzünden şimdi öyle değil.
      İlaca Ankara soğuğu eklenince çok kurudu cildim. Masanın kenarına kolumu koyuyorum ve 10 sn sonra dümdüz bir çizgi beliyor. Temizlik yaparken çiziliyor bazen kanıyor. Burnum da kurudu. Dudaklarımın 2 kenarı da yarıldı. Palyaçolardaki gibi bir kırmızılık var.
     Yediğim kek ve halleyler dışında sağlıklı beslenme adına ceviz, bal, süt ve yoğurda devam ediyorum. 3 lt su da var tabi. Aslında onu 4 e çıkarırsam kuruluk bir nebze azabilir ama bu sefer de böbrekten olmak var. Karaciğerim zaten fazla mesaide, bir de böbrek eklemeyelim.
     Bunlar sağlık blogçusu misyonu adına yazdıklarımdı. Biraz da günlük hayata gelelim. Son günlerde Mayalar haklı çıksın diye dua eder oldum. 21 Aralık'ta kıyamet mi kopacak, yeni bir boyuta mı geçeceğiz, ne olacaksa olsun da ben şu sınavlardan kurtulayım. Toplamda 11 dersim var. İngilizceyi geç kaldı 10 ders. Ben o derslerden sadece birini çalıştım. Onu da anladım mı bilmiyorum. Sınavlar 2 Ocak'ta başlıyor. Kalan 21 günde 9 ders daha çalışmak ve çalışılan o biricik dersi unutmamak gerek. Yazı yazacağıma oturup çalışsaydım o biri 2 yapabilir miydim diye düşünüyorum ama mümkün değil. Kıymetli evrakta hoca bir şey anlatamayıp 'Kadınlar 32 den erkekler 35 ten sonra deforme olmaya başlar, spor yapın, daha iyi kısmetler bulursunuz' gibi tavsiyeler verdiğinden internetten not bulayım dedim. Benim özet not dediğim şeyler başka fakültelerde dersin bir yıllık notuna bedel.
      Zaten asistanı da sürekli soru soran cinsten çıktı. Yarınki derse o gelirse ben hiç girmeyeceğim. 4 yıl önce sana soru sorulma ihtimali var diye derslere giremeyeceksin deselerdi hadi oradan, ben dersle ilgili her şeyi bilebilirim diye karşılık verirdim. Özgüven değildi bu (zaten özgüvenli biri değilim). Yalnızca çalışmakla alakalı. İlkokulda, lisede güzelce çalışırdım. Tüm gün çalışmıyordum tabi, ama bana anlatılanları kavrayabiliyordum. Oysa şimdi hoca ile aramda bir duvar var. Büyük bir engel. Aşamayacağım, aşmaya kudretimin yetmediği bir engel. Onun söylediklerinden benim kulağıma gelenler o kadar anlaşılmaz ki. Hiçbir şey almıyor artık zihnim. Belleğim doldu sanki. İlgimi kaybettim hukuka, hayata.
   O yüzden ey Maya halkı! Lütfen 21 Aralık hususunda haklı olun. Kurtulalım artık bu dünyadan.

Not: Yarın hiç mi gitmesem derse? En azından bu hafta gitmeyeyim. Haftaya kadar çalışırım, hem o hafta pratik olur sorulara da cevap verebilirim değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder