9 Mart 2013 Cumartesi

Uzlaşı...



     Yine bir hastane yazısıyla karşı karşıyasınız okuyucular. Tabi hastane öncesi gelişmeleri yazmalıyım. Roac a başlayalı 167 gün oldu. Henüz roac kutusuna ulaşmış değilim. Ama zoretanin ve aknetrent bağımlısı sayılabilirim.
     Geçen aylara oranla vücudumda müthiş bir kuruluk var. Güneş cildi, soğuğa göre daha fazla mı kurutuyor acaba? Ya da aldığım doz arttıkça kuruluk artıyor mu? Şu yazıyı okuyan bir doktor bana cevap versin lütfen. Hametan bittiği için 3 gün kadar elime normal krem sürdüm. 2. günde elimde kırmızı kabarcıklar meydana geldi. Ulan ben daha yüzümü düzeltemedim bir de bana el çıkarma diye vücuduma söylenip durdum. Bir de sadece sağ elimde var. O da kuruluktanmış. Krem de neymiş ki deyip vazeline boğdum elimi. Biraz düzeldi gibi. Dudaklarım da iyi. Blistex sayesinde. Ben seni neden daha önce kullanmadım. Nivea ile dudağıma işkence etmişim. Sürdükten sonra dudağımı yalamamayı başarırsam (o kadar güzel bir tadı var ki, çok ferahlatıcı) 40 dk kadar nemlilik sağlıyor. Niveayı da çok kötülemeyeyim renkleri iyi ama nemlilik konusunda blistex ayarında değiller. En azından roac kullanırken yetersiz kalıyorlar. Saçlarımı da ihmal ettim. Onlar da sağolsunlar hemen nota verdiler bana. Kuruluktan kepeklenme oluştu. Hemen eczanaye koşup bepanthene ve evigen aldım. Eski hallerine geri döndüler. İlaç bittikten sonra da bunları yapmak zorunda kalmam umarım. Saça ayrı ilaç, ele ayrı ilaç, vücuda başka krem, yüze başka krem. Bu ne be.
     Perşembe okulu asıp doktora gittim. Bu sefer fondöten düşmanına göründüm. Kendisi gene bulanmış fondötene. Ama bu sefer farklı davrandı. Roac kullanıyorum dedim, yüzüme bile bakmadı, sonra elimdeki kızarıklıkları söyledim, kendisi lütfedip baktı, sonra ilaçtandır deyip bilgisayar ekranına geri döndü. Daha sonra 'Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Bugün benimkini göreceksin. Ben testten önce ilacı yazıyorum' dedi. Banane senin yiğitliğinden, banane senin yoğurdundan. Sanki çok farklı bir şey yapıyor. Ne yapayım alkış mı tutayım? Yüce buluşunu tüm dünyaya takdirle mi anlatayım? Ne yaptın yani, alt tarafı bir ilaç yazacaksın. Önce, sonra ne farkedecek. Gene de sonuçlar kötü çıkarsa sorun olmaz mı diye uyarı vazifemi yerine getirdim. Olur da ilaç dolasıyla bir zarar görürsem benden günah gitti, ben söylemiştim ona diyebilmek için. Sonuçlar kötü çıksa da doz azaltılmazmış hemen. Ya iyi çıkarsa arttırmak zorunda kalırsanız diye itlik yapacaktım ama her zamanki gibi bu fikir aklıma evde kaldım. Oradayken tamam, teşekkürler deyip çıktım dışarı.
     Sonra eve geldim muhteşem yüzyılı izledim. Orada da şu gerçeği farkettim ki bu tıp dünyası birleşmiyor. Bizim hocalar hep der 2 hukukçunun bulunduğu yerde 3 farklı doktrin olur. Tıpta da aynısı var. Şimdi bu Hürrem'in elindeki kızarıklıklar için önce saraydaki hekim kadını çağırıyorlar o diyor ki çöven otu ve ahlat akdiken otundan bir merhem hazırlayalım. Daha sonra Kanuni'nin süt kardeşi Yahya Efendi geliyor. O da diyor bir merhem hazırlayalım şahtere otu, sarımsak, at kuyruğu otundan. Aynı hastalığa 2 farklı çözüm. Bir birleşin lan. Bir uzlaşın lütfen. Hele bir yumurta meselesi var ki dillere destan. Yumurta kolestrolü yükseltir mi yükseltmez mi? El kadar yumurtayı bir o fikre bir bu fikre sürükleyip durdunuz be. Gerçi bu yumurta da pek tekin değil. Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan diye başka ikilemlere de bulaşmış utanmadan.
     Öğleden sonra sonuçlar için gittim. Ben şimdi elimde bu kızarıklıklar belirince (günah çıkarma seansı başlasın....) biraz tatlı yedim. Benim için küçük ama insanlık için büyük biraz. 2 tane halley, 1 tane kakaolu süt kadar biraz. Hemde testten önceki gün. Gerçi ondan önceki günlerde de yedim biraz biraz. Bu ve benzeri sebeplerle kolestrol 273 çıktı. Doktor abur cubur yeme deyip beni postaladı. Bende eve gelir gelmez dankek yedim. Diğer kontrole daha çok var. Zaten bu ayda kullandıktan sonra kullanmam gerek 240 mg kalmış. Onu da haydi haydi verir. İlaç bitince ben ne yapacağım ya. Müthiş bir boşluk beni bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder