13 Eylül 2012 Perşembe

Sana Bir Tavsiye Vereyim Mi?

           Sonunda sınırsız internete kavuştum. Aslında kavuşalı bir ayı aştı ama ben film dünyasına daldım da çıkamadım. Vodafonelu iken 5 gb lık kotayı aşamayan ben, daha 1 ay dolmadan 65 gb yaptım. Neden? Çünkü günde 1 değil, 2 değil, 3 film birden izledim. (Gazetelerin promosyon ürün reklamlarına benzedi .. 30 değil, 25 değil, sadece 20 kupona...ıyykkk). Göz doktoruna kontrole gittiğimde gözlük numaram Türkiye'nin işsizlik oranından bile fazla büyümüş olacak. Ben sivilceli...Ben şişman...Ben kör... İç sesimi (ses değil yahu sesler) bastırmak için dinlediğim yüksek sesli müzikler yüzünden sağır da olacağım. Konuşmayı da sevmediğime göre kendimi yeni Helen Keller ilan edebilirim. Tabi onun yalnızca çocukluk hali olabilirim. Çünkü kadındaki gelişme, ilerleme evreleri bende yok. Kadın kör, sağır ve dilsizken 5 dil öğrenmiş, ben hala İngilizce bile bilmiyorum.
        
      
          Doktorum 1 ay sonra gel demişti, bende bu daveti karşılıksız bırakmayıp gittim tabi. Bu ilaçlar daha fazla sivilce çıkartır diye uyarmıştı. Ama bende normalin üstünde bir şey olmadı. Belki de benim vücudum zaten ekstrem seviyede sivilce ürettiğinden ilaç "Abla ben senin hormanlarının düzeyine erişemem" demiştir. Monodoksu bırakıp isotrexine başla dedi, her zamanki gibi 1 ay sonrasına gene görüşelim cümlesini ekledi. İsot u da 20 gündür kullanıyorum ama bir halt olduğu yok. Daha az sivilce çıkıyor ama benim öncelikli sorunum izler idi. Onlar da hala yerlerindeler. Sivilce bitmeden izlerin tedavisine geçilmiyor. İzler gitmeden ben mutlu olamıyorum. Hayat mutsuzken hiç çekilmiyor. Nihayetinde acı çekmeden ölünmüyor azizim....
         Bir sonraki gidişimde roaccutane vermesi için yalvaracağım artık. O da aktif sivilceler için bir ilaç ama izlere de iyi gelir diye umuyorum.  İlaç vücuda ne yapıyorsa artık onu kullanırken ve bıraktıktan sonraki birkaç ay gebe kalınmaması tavsiye ediliyor. Bu izleri geçireceksen bir ömür boyu hamile kalmayabilirim. Zaten çocuk da istemiyordum, bahanem olur.
        
            İlaç karaciğer üzerinde de tahribat yapabildiğinden kan testi yapıldıktan sonra veriliyormuş. İstersen tüm organlarımı tahrip et (Doğmamış çocuğumdan, şunca yıldır benimle yaşayan organlarımdan vazgeçiyorum. Daha ne yapayım laaaann... Gitsenize yüzümden...). Netice de kimse karaciğerin pek güzelmiş, rengine bayıldım, kalbine pek yakışmış demiyor ama şu lanet izleri herkes görüyor. Veeee  o herkes sürekli tavsiyede bulunuyor. Sanki 6 yıllık tıp eğitiminin üzerine sivilce konusunda master yapmışlar gibi 7 den 70 e tüm kuzenler, komşular, eczacı (sinir herif..), bakkal vb. bilumum yurdum insanı bir şeyler sayıyor. Ulan bu kadar çözüm yolu varsa yalnızca  benim doktor mu habersiz bunlardan?
     
          Bir de tavsiyeye başlamadan önce ayyy senin yüzüne ne olmuş demiyorlar mı? (Ne olmuşsa olmuş yani. Varolan durumu niye dile getiriyorsun? Sanki ben görmüyorum onları. Sanki ben bilmiyorum onların varlığını. Sen 5 dk sonra unutacaksın,görmeyeceksin. Oysa ben sürekli onlarlayım) İçimden küfürleri sıralarken dilim sivilce işte geçer gibi abuk sabuk cümleler sıralıyor.
     
              Bu kadar tavsiye meraklısı isen çık tv ye kuzum... Sun bir program. Artık sivilceye mi reçete yazarsın, elim demişken egzama, iktidarsızlık,fıtığa bakayım, her şeyin çaresi bende mi dersin bilemem. Ama ne olur rahat bırak artık beni....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder