19 Ocak 2013 Cumartesi

Bir Damla Gözlerinde...

      Çocukken Kanuni denilince aklıma hep adaletli bir padişah gelirdi. Ülkede bir sürü kanun çıkaran, düzeni kanunlarla sağlamaya çalışan bir padişah. O zamanlarda hakim olmayı istediğim için en sevdiğim Osmanlı padişahı Kanuni idi. Ama hukuk fakültesine gelince insan anlıyor ki her kanun adaleti sağlamıyor. Hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki en bariz fark ise Hitler dönemi Almanya'sıdır. Çıkarılan her kanun insanları adım adım ölüme götürmüştür. Yani demem o ki kanuna uygun her şey hukuka, adalete  uygun olmuyor.
    
   Ebussuud ne güzel kılıfına uydurup bir fetva oluşturuyor. Kanuni de bununla hem Allah'ı kandırmaya çalışıyor, hem de vicdanını rahatlatıyor. Lakin olmuyor işte. Öldürme iradeni uyanıkken açıklamışsın, sonra ben uyudum bu benim irademin dışındadır nasıl diyebilirsin?  Aslında Kanuni'nin işini dine uydurmayı, bir sorumsuzluk hali yaratmaya çalışmış. İşlerini hallederken fetvalardan medet ummuş. Hatta bir hikayeye göre kendisi ölmeden önce yanında gömülmesi için bir kutu bırakmış. Daha sonra kendisi ölünce bu kutuyu gömelim mi, gömmeyelim mi gibi bir tartışma çıkmış. Sanırım ölünün yanında böyle bir eşyanın gömülmesi hoş karşılanmıyormuş. Neyse işte kutuyu koymamışlar. Daha sonra bunun içinde ne var acep diyerek açıp bakmışlar. Kutudan padişahın şeyhülislamlardan aldığı fetvalar çıkmış. Allah'ın karşısında yaptıkları için hesap sorulduğunda bu fetvaları gösterip aslında kendisinin sorumlu tutulamayacağını belirtecekti galiba.
       Olan İbrahim'e oldu. Güzelim sadrazamı 5 dakikada harcadılar matmazel. Yalnız gerek Okan Yalabık gerek Halit Ergenç muhteşem oynamışlar. Kanuni'nin o gelgitli, ne yapsam ben hali çok gerçekçi olmuş. Senarist Kanuni'yi çok kötü göstermeyelim sonra Tayyip amca bizi azarlamasın diye bayağı acı çektirmiş. Önce Mevlana'dan  şiirler oku, uyku bu gece gelme yanıma de, romatizmalı insanlar gibi dolan dur gece boyunca. Sonra ısınmak için gir yatağa. Garibim pek yorulmuş olacak ki, içi geçiversin hem de 2 dakikacığına. O sırada  da ninja cellatlar öldürsün paşayı. Bizimki de can havliyle İbrahim nidasıyla uyansın ve çok pişman olsun. Hikaye gibi değil mi? Oysa gerçekte Paşa öldürülmüş, sonra saray avlusuna atılmış, sonra da çocukları intikam almasın diye onlar da öldürülmüştür. Ben burada hiç acı çeken bir padişah görmüyorum sayın senarist (Son bölümde Şah Sultan'ın Pargalı'ya bir hissiyatı olduğunu ima eden şeyler vardı. Bu senaristi Kavak Yelleri'ni de yazmış. Onunla karıştırdı galiba. Yakında 3 lü 4 lü ilişkiler bizi bekleyecek sanırım).
     Yalnız siyaseten katl durumunda cellatlar başı satırla kesmeyip, kişiyi yağlı kement ile boğarlarmış. Dizide ise cellatların elindeki kementten çok kabloya benziyordu. Bu arada gene bir rivayete göre Paşa'nın son sözü 'Boynuma dolanan Hürrem'in saçlarıdır' olmuş. Hürrem Sultan dizisinde bu geçmişti. Hünkarım da iyi bir bitiş olmuş. Paşa'nın sonunu Hürrem hazırlasa da nihai karar hünkardaydı.
     O son gözyaşı, dizi tarihinin en unutulmaz anı benim için. Adamı gözü açık öldürdüler. Sabaha kadar uyuyamadım. Hala gözümü kapatınca aklıma o sahne geliyor. Sonra da 'Hani ey gözyaşım akmayacaktın' dizesi...
     Şimdi Kanuni kalsın o Hürrem'iyle. Bundan sonra Roma sana hayal... Hatice'nin gözyaşlarıyla uğraş dur Süleyman diyeceğim ama o da acıdan 2 yıla kadar ölüyor.
      Dizi 2,5 sezonu Kanuni'nin ilk 16 yılı ile geçti. Kalan yarım sezonda Şehzade Mustafa'nın ölümüne kadar geçen süre yani 17 yıl işlenecek. Koskoca 17 yılı yarım sezonda anlatacaklar. Neden? Çünkü hiçbir şey yok. Bomboş geçen yıllar....Kimsenin vizyonu Paşa kadar geniş değil ki?  
       Diziden sonraki cuma günü Adli tıp sınavım vardı. Sınavda iple boğmaya ilişkin bir soru vardı. Resmen boğazım düğümlendi o sırada. Bunu bana yapmayacaktın hoca. Hıçkırığımı içime gömüp sınava devam etmek zorunda kaldım.
      Peki ben ne yapacağım ya? Diziyi gene izlerim ama eskisi kadar zevkle değil. Yeni bir şeyler bulmam lazım. Yeni Bir İbrahim Paşa bulmak... Ya da bir İbrahim Paşa olmam gerek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder