25 Ocak 2013 Cuma

Ey sevgilim, ey sultanım...


       Paşanın ölümünün ardından adli tıp sınavım vardı. Cenazesinin ardından ise miras hukuku. Bu dekanlık kesin beni delirtmeye çalışıyor...
      Sınav vardı ama bende çalışma isteği hiç yoktu. Okuduğum her muris kelimesi aklıma Paşa'yı getiriyor. Sonra mirasın taksimine geliyorum. Süleyman, Paşa'ya yıllık 3 milyon akçe tahsis etmişti. Öncelikle Hatice'ye terekenin 1\4 ünü veriyoruz. Geride 3 çocuk var. Onlar kalan 3\4 ü paylaşıyorlar. Aslında Esmanur evlilik dışı. Onunla arasında soybağı kurmak lazım. Yoksa kız pay alamaz.
     İşte dizi ile ders birleşince bir dönemece geldiğimi anladım. Bende dizini yolunu takip ettim. Paşanın cenazesini kaldırıp derse dönerim dedim.
     İnsan öyle mi taşır lan koskoca Paşa'yı. Adamı ağzı açık götürdüler. Hatice çok zırlar diye izlemek içimden gelmemişti başta. Zaten Paşa'nın öldüğünü de hissetmedi. Sadece iftar için saraya uğurlarken içimde sıkıntı var gitme dedi. Sonrasında ne bir uykudan sıçrayayım ne bir içim daralsın falan... Yok hiçbir şey yok. Hatta ertesi sabah kalktı, giyindi süslendi. O gıjikli saçlarına şekil vermeye çalıştı. O sırada İbrahim arkada ne güzel şiir okuyordu :
       "Ey her candaki gizli hazinem
         Her harap gönüldeki inci tanem
         Her kanatsız kuştaki gizli kanadım
         Ey gönüllerdeki zahirim suretlerdeki manam
         Ey sevgilim, ey sultanım
         Ak aşk derim erimek isterim
         İki değil bir olmaktır derdim
         Harap olmuş yüreğim kırılmış kanatlarım, uçarım enginlere
         Gözlerim ama, kulaklarım sağır
         Yolum sadece aşkadır
         Aşk değil midir yağmuru yağdıran, suyu buluta bulutu suya dönüştüren
         Aşkla toprağı kavuşturan tüm tohumların içine zerk olan, kendini açığa vuran
         Toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması aşıkların
         Ey sevgilim ey sultanım
         Nasıl ki ben size sevdalıysam su da toprağa sevdalıdır
         Güneşin yakıcılığına aldırmaz
         Aşkla dönüşüne aldırmaz
         Buharlaşıp gökyüzüne çıksa da tekrar bilir döneceği vakti
         Sabırla bekler ,eser rüzgar çakar şimşek, ağlar bulut su kavuşur yine aşkına
         Aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm kainat
         Ey her candaki gizli hazinem her harap gönüldeki inci tanem
         Her kanatsız kuştaki gizli kanadım
         Ey gönüllerdeki zahirim suretlerdeki manam
         Ey sevgilim ey sultanım
         Aşk aşk derim erimek isterim
         İki değil bir olmaktır derdim. "
    Hele ki o 'ey sevgilim , ey sultanım' daki ses titremeleri.... Paşa öldükten sonra bile beni üzüyorsun.
    Neyse bizim Hatice anladı bu saçların bir şekil almayacağını o zaman ben havamı alayım diyerekten balkona çıktı. Sonra da Paşa'nın akıbetini gördü. Ben tv nin sesini kıssam mı ki böğürür bu şimdi diye kumandayı aldım elime. Yalnız çok güzel oynadı. Valla içimi parçaladı, gözlerimi dağladı. Benim de böğüresim geldi ama ev kalabalık. Yanımda biri varken ağlayamıorum ben.
     Hatice kadar gözyaşı döken bir insan da Matrakçı oldu. Adam üzüntüden çöktü vallahi. Tavır yapıp saraya bayramlaşmaya da gitmedi. Helal sana Nasuh Efendi.
     Şimdi gelelim Süleyman'ın ahvalına. Senarist bozuntusu tüm yalvarmalarıma rağmen Paşa'yı öldürdü. Bir de Süleyman'ı, aslında öldürmeyi hiç istemiyordu, ama o cellatlar 2 dakikalık uykusunu fırsat bilip kıydılar Paşa'ya demeye getirdi. Sonra zaten Süleyman da İbrahim diye sayıklayıp ne kadar acı çektidiğini gösterdi. (Süleyman'ın gerçekte o kadar acı çekiyordu ki Paşa'yı öldürdükten sonra çocuklarını öldüreyim demiş.) Lakin bu kadar acı çeken bir insan neden tek damla gözyaşı dökmez. Sadece gece vakti olayı öğrenip gelen Hürrem'e 'ne yaptırdın kadın sen bana' bakışı fırlatırken bir damla gözyaşı belirdi. O da dökülmeden başka sahneye geçtiler. Daha sonra uyumaya çalışırken biraz vicdan azabı çekip ağlamaya başladı. Ama o da uyuyamıyorum diyedir. Hadi acı çekmedin diyelim insan cesedi kardeşinin evine yollar mı? Bu nasıl bir kardeşlik?
      Azarı hakettin sen Süleyman. Aşk-ı Memnu da Behlül, Bihter'e sen gerçekten Firdevs Hanım'ın kızısın diyordu. Bizim Hatice'de sen Selim'in oğlusun demeye getirdi. Ki babası Sultan Selim birçok Alevinin öldürülmesine sebep olmuştur.
      Bu arada Sultan Süleyman'a Kanuni demek yok artık. Bu yaptıkları adaletle bağdaşmıyor. Hatta Şehzade Mustafa ve Şehzade Beyazıt'ı öldürdükten sonra kendisine Sülüman bile diyebilirim.
      Paşa'dan sonra dizi kadın çekişmeleri ile geçecek sanırım. Şah Sultan şimdiden atağa başladı. Onu  dışında Hatice, Mahidevran'la birlikte Hürrem'e suikast düzenleyecek galiba. Cellat Diana pek yaman. Ama bir şey olmayacak tabi. Yeni bölüm fragmanında Malkoçoğlu da geri dönüyor. Ben dedim üçlü ilişkiler başlayacak diye. Şimdi Mihrimah romantik şair Taşlıcalı'yı mi seçsem yoksa eski aşkım Malkoçoğlu'nu mu deyip durur.
      Bölümün en fena sahnesi Hatice'nin rüyasıydı. İbrahim, boynundaki ekimozlarla (1) "Ben seni bırakmadım. Bırakmam. Gönlüm senin yanındadır" derken ben öldüm. İşte o ev ahalisini unutup gözümden akan birkaç damla yaşa izin verdim. Benim gönlüm de senin yanındadır paşa. Ara ara benim de rüyalarıma gel....
 

(1) Boyuna ip dolanıp sıkılması sonucu olan ölümler iple boğmadır. Telemin yeri larinksle alt çene arasındadır. Telem boynu her taraftan sardığından derinliği her kısımda aynıdır. Arter etrafında manşon şeklinde ekimoz, hiyoid ve tiroid kıkırdakta kırık görülebilir. Ölüm; asfiksi, boyun damarlarının sıkışması, glomus karotikum üzerine olan tesir, inhibisyon ile gerçekleşir.

2 yorum:

  1. Pargalının baştan sona okuduğu her satır En-El Hakk gizli öğretisi kitabindan alintidir. Kevser Yeşiltaşın bizzat kendi yazdığı şiirin seslendirilmiş halidir.

    YanıtlaSil
  2. Kevser Yeşiltaşın, en-el hakk gizli öğretisi kitabında yazdığı şiir, dizide seslendirilmiş

    YanıtlaSil