15 Ekim 2012 Pazartesi

İki İki Yirmi İki.....



 
       22.güne geldimmmmm. Ama roac yolculuğumun iyi geçtiğini söyleyemem. Her gün birkaç sivilce çıkıyor yüzümde. Ne ara beliriyorlar ne ara sönüyorlar, takip edemiyorum artık. Yüzüm eski hallinden daha kötü şu an. Hametan sürüp birkaç fotoğraf çektim  tedavinin seyrini takip açısından. Kendi yüzüme bakmaktan iğrendim doğrusu. Eğer ilerde ilaç  yüzümü tamamen düzeltirse, yayınlarım o fotoları. Aksi halde kendi bedenimle birlikte imha edeceğim onları.
        Miras hukuku dersi için birkaç sivilcemi sıkma suretiyle katlettim az önce. Çok üzgünüm ama sizlerle derse gidemezdim. Umarım bu acı ayrılığımız iz bırakmadan son bulur.
        Diyeti de bozdum bu aralar. Şekersiz de olsa kahveye başladım. 2 günde bir de çikolatayı gönderiyorum mideye. Belki de ondan arttı sivilceler. İlk hafta çok çıkmıyordu çünkü. Aslında sivilceler önemli değil sıkarsın geçer de kolesterol yükselmesin bari. Kadın ilaç vermez yoksa. Trigliseridin de artmaması lazım.
       Roac yan etkilerini de göstermeye başladı. Saçım artık yağlanmıyor. Hatta çok yakında yağlanma problemim tamamen bitecek. Çünkü yağlanacak saçım kalmayacak. 2. haftadan beri ne zaman elimi saçıma atsam 3-5 tel geldi. Banyo vakti saçlarım için birer katliam anı gibi. Dökülen saçlarımdan gider tıkanacaktı neredeyse. Bioblas şampuanı alıp içine bepanthene ampulün 5 şişesini de boşalttım ( Bir sitede okudum bunu). İnşallah bir işe yarar. Yağlanma problemi bitti ama kepeklenme başladı. Şampuanın ona da iyi gelmesini umut ediyorum (Şampuan senden de çok şey istedim ama bir el atıversen şu saçlarıma...).
       Dudak kuruması olmadı henüz. Çünkü daha şimdiden 1 lipstick bitti. Yatmadan önce de hametanı sürüyorum. Her  gece tuvalet seanslarımdan sonra da yeniden lipstick sürüyorum.
Çok tuvalete gidiyorum artık. Neredeyse yeni bir yaşam alanı oldu orası. 2.haftada sırt ağrıları başladı (Her halt da 2. hafta olmuş lan). Su ile ağrılar arasında nasıl bir ilişki var bilmiyorum ama günde 3 lt su içmeye başlayınca ağrılar gitti (Bunu da bir sitede okudum). Ağrıyan bir sırttansa, tuvalette geçirilen fazla zamanı tercih ettim bende. 
      Lens kullanmama rağmen göz kuruluğu başlamadı (Su burada da işe yarıyor galiba. Ya da ben daha roac işkencesinin başlarındayım henüz kuruluğa sıra gelmedi). Ben gene refresh göz damlasını aldım.
      Psikolojime gelecek olursak kendimi eskisinden kötü hissetmiyorum. Hatta bazen roac sayesinde bayağı eğleniyorum. Geçen, öyle bir geçer zaman ki ye bakıyordum. Acıklı bir sahne var idi ( Ben etkilenmedim ama fondaki müzikten anladım hüzünlenmek gerektiğini. Tabi biz aptalız ya ne zaman ağlayacağımızı müzikler sayesinde anlıyoruz. Lanet olası gülme efektleri de başka bir dert.). Normalde etkilenmem zaten ama roac sayesinde depresyona bağlamış olabilir miyim diye kendimi yokladım. Ama yok kardeşim. Zerre gözyaşı gelmedi. Sonra da ne yapıyon lan Poena diye gülmeye başladım. Gene başka bir geçen zamanda dişimde bir sancı vardı. İçine bir şey mi kaçtı acaba diye ağzıma bakınırken fazla açmış olmalıyım ki sivilcemin teki patladı. İğğğğğreeennnçççç bir an yani. Önce tiksindim sonra gene gülmeye başladım. Ulan roac, sayende ne rezillikler yaşıyorum.
      22. güne özel, az önce patlattığım sivilcelerime ve onları üzerime salan roac a bir şarkı armağan etmek istiyorum:
           " Yeter güzelim yeter
             İki iki yirmi iki eder
             Bırak yakamı bırak
             Bu izler beni deli eder "
      
NOT: Şarkının sözlerini İbo'dan arakladım. Telif ücretini bilahare yollarım....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder