3 Ekim 2012 Çarşamba

Bir İneğin Bayram Protestosu...


       Kolesterolünü düşürmeye çalışan bir kızın, az önce yediği çikolatanın üzerine
hissettiği pişmanlık duygusuyla kaleme alınan yazıma başlıyorum.

       Niye yedim ki ben onu? Bu kadar mı iradesizim. Kolesterol gene yüksek çıkarsa doktor keser ilacı. Kadın özellikle belirtti diyet yap diye. Ama ben götürdüm çikolataları, nesquik in kakaolu mısır gevreklerini. Kaç kalori, ne kadar yağ var onlarda biliyon mu sen? İlaç nedeniyle kanına karışacak vücudundaki yüksek yağ oranı yetmez gibi bir de üstüne sen ekle. Tamam et yemiyosun, salam sucuk sosis yemiyosun, kola da içmiyorsun ama bunları zaten çok fazla yapmıyordun ki. Hiç yapmayınca kolestrol sandığın kadar düşmeyecek. Ben eskiden ne güzel uyardım kurallara. Yap denileni ikiletmez, yapma denileni yapmayı düşünmezdim bile. Uysal, munis, çalışkan bir kızdım. Üniversite bozdu beni. Hem benliğimi hem de cildimi. Şimdi ikisi de tedavi olmuyor.
       Roac la 10. günü devirdim. Dudaklarım kurumaya başladı. Saçımdaki yağlanma aynı ama pul pul dökülmeler başladı. Geçen gün biraz sıcak suyla yıkadım. Onun da katkısı oldu galiba. Dudağım dışında yüzü hala yağlı. Siyah noktalar daha belirgin hale geldi. Roac okumalarıma göre siyah noktalar büyüdükten sonra ciltten atılmaya başlıyormuş. Birkaç haftaya onlardan kurtuluyorum yani. Ama sivilce lekeleri hala aynı. On günde 15 e yakın irili ufaklı sivilce çıktı. Boynumda bile var.Birkaç günde kurudular ama onların da izleri kaldı. Bu ilaç ize iyi gelmiyormuş zaten. Bebek gibi cilt hayal oldu. 
        Bir de sırt ağrısı başladı. Normalde dik oturamam, omuzlarım hemen çöker, kamburum çıkar. Derslerde 50 dk böyle oturunca ağrılarıma şaşmamalıyım. Ağrı yüzünden okula gitmedim bugün. Eğildikçe sızlıyordu ama akşama doğru geçti. Bende okulu ektiğimde kaldım :)
         Asıl önemli sorun kabızlık. Ben karın şişliğimi çok su içmeme bağlamıştım. İçimde bir okyanus var demiştim hatta. İlaçla ilgili yorumları okurken birkaç kişi kabızlıktan bahsedince dikkatimi çekti. Birkaç gün boşaltım düzenimi takip edince gördüm ki hakkaten yediklerimi çıkarmıyormuşum ben.Meğer içimde bir okyanus değil bir posa çöplüğü varmış. Farkındalığım artınca hastalığımın şiddeti de arttı. Eskiden neşeli neşeli giderdim tuvalete. O daracık ortamda, geçirdiğim kısa süreye rağmen aklıma binbir yeni fikir gelirdi. (Gene de tuvalette gelen yaratıcı düşünceleri daha uygun bir ortamda gözden geçirmekte fayda var). Ama şimdi acı verici bir sürece dönüştü bu. Sular böbreklerimden rahatça süzülürken katı şeyler oraya takılıp kalıyor. Kabıza ne iyi gelir diye bakındım, bol bol su için ve yeşillik yiyin diyor. Eee zaten onu yapıyorum. Bir inekten tek farkım süt ve yoğurt yiyebilmem (İnek süt içebiliyor mu acaba?) . İneğin benekleri varsa benim de sivilce izlerim var. Veeee...Karşınızda inekgiller familyasından Poena. 
        Bayram da geliyor. Bayramla birlikte kuzenlerim de geliyor. Bu yüzle nasıl çıkacağım ben insanların karşısına. Herkes soracak noldu yüzüne diye. Bayramlar bana gelmiyor. Her bayram öncesinde bende uçuk çıkıyor. Dudağımda olsa rujla kapatırım ama çenemde çıkıyor lanet şeyler. Aslında bu bayram çıksa fena olmaz. Uçuk bulaşmasın diye insanları öpmekten kurtulurum. Teması çok sevmiyorum bir de fondötenli yüzle hiç olmuyor. Makyajın onun yüzüne bulaşıyor, dokunduğun kişi sayısı arttıkça makyajının bozulma olasılığı artıyor,yanlışlıkla gömleğine, T shirt üne değersen orada bir leke oluyor. Kendimi kötü hissediyorum sonra. Hem bayramda tatlı da yiyemeyeceğim. Neyleyim ben öyle bayramı. Gül 30 Ağustos a katılmamıştı bende Kurban Bayramına katılmıyorum. Bayram kutlamalarını iptal ediyorum.Zaten kurban kesilmesine de karşıyım. Evimde oturacağım ben...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder